
29 Ara 2025
Yazan: Buse Akdağ
Avrupa Birliği'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'ndan (SKDM, EU CBAM) bahsedildiğinde, çoğu kişinin aklına gelen şey oldukça basit: karbon yoğun ithalatlara yönelik bir vergi. Ancak Avrupa Birliği'nin bu mekanizmaya dair geçiş döneminden nihai döneme kadar uzanan yaklaşımı, gerçek hikâyenin bu basitleştirmeden çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. SKDM, kâğıt üzerinde bir kez tasarlanıp unutulan statik, bürokratik araçlardan biri olmaktan oldukça uzak; tam tersine, sürekli kendini güncelleyen, paydaş geri bildirimlerine kulak veren ve ortaya çıkan kaçınma stratejilerine karşı refleks geliştiren dinamik bir politika aracı. AB'nin 17 Aralık 2025 tarihli nihai dönem resmi belgelerinden yola çıkarak hazırlanan bu analiz, SKDM'nin bu adaptif yapısını destekleyici gelişmeleri ortaya koymak üzere derlenmiştir.
Tedarik Zincirine Doğru Genişleyen Kapsam
SKDM'nin başlangıçtaki kapsamı çelik, alüminyum, çimento gibi temel hammaddelere odaklanmıştı. Ancak bu durum, "aşağı yönlü karbon kaçağı" (downstream carbon leakage) olarak bilinen önemli bir durumdan kaçınma riskini beraberinde getirdi. Bu kavram, şirketlerin SKDM vergisine tabi olan temel malları doğrudan ithal etmek yerine, bu malzemelerden üretilmiş nihai ürünleri ithal ederek düzenlemeden kaçınma potansiyelini ifade eder. Örneğin, bir şirket vergiye tabi çelik ithal etmek yerine, aynı çelikten yapılmış araba parçalarını veya metal mobilyaları ithal ederek SKDM yükümlülüğünü aşmaya çalışabilir.
AB, nihai döneme geçerken bu karbon kaçağı riskinin farkına vararak mekanizmanın etkinliğini korumak için harekete geçti ve 17 Aralık 2025'te SKDM kapsamının aşağı yönlü ürünlere doğru ciddi biçimde genişletilmesini önerdi. Komisyon'un Avrupa Çelik ve Metal Eylem Planı ile uyumlu olarak sunduğu bu öneri, çelik ve alüminyum içerikli makine aksamları, motorlu araç parçaları, metal mobilyalar, belirli cihazlar gibi yaklaşık 180 ilave ürünü kapsama dahil edilmesi planlanıyor. Bu genişleme 1 Ocak 2028 itibarıyla yürürlüğe girecek ve inşaat malzemelerinden ev aletlerine kadar geniş bir ürün yelpazesini SKDM sınırları içine alacak şekilde yayımlandı. Böylece, SKDM'nin sadece hammaddelere odaklanan statik bir vergi olmadığını, aksine karmaşık tedarik zincirlerini hesaba katan ve ortaya çıkan kaçınma risklerine karşı sürekli adapte olan dinamik bir politika aracı olduğunu net bir şekilde gösterecek proaktif bir hamle oldu.
Hurda Açığına Dair Önlem
Ancak AB'nin adaptasyon çabası sadece ürün kapsamıyla sınırlı kalmıyor; düzenlemenin hesaplama metodolojisindeki kritik bir boşluğu da hedef alıyor. SKDM'nin ilk metodolojisi, metal üretiminde kullanılan hurdaları "sıfır emisyonlu" olarak kabul ederek, özellikle "tüketim öncesi hurda" (üretim sürecinde ortaya çıkan ve hiç tüketiciye ulaşmamış hurda) kullanımı için istenmeyen bir teşvik yaratır durumdaydı. İthalatçılar, ürünlerinin karbon ayak izini yapay olarak düşürmek ve SKDM yükümlülüklerini haksız bir şekilde azaltmak için üretimlerinde daha fazla hurda kullanmaya yönelebilirdi. Bu "hurda açığı," mekanizmanın çevresel bütünlüğünü tehdit eden önemli bir karbon kaçağı riski oluşturuyordu.
AB, bu kritik boşluğu kapatmak üzere önemli bir adım attı. 17 Aralık 2025 tarihli Komisyon teklifinde açıkça belirtildiği üzere, demir, çelik ve alüminyum üretim süreçlerindeki tüketim öncesi hurdalar artık bir "öncül" (precursor) olarak kabul edilecek. Bu değişiklik, tüketim öncesi hurdaların içerdiği gömülü emisyonların artık sıfır sayılmayacağı ve SKDM hesaplamalarına dahil edileceği anlamına geliyor. Komisyon önerisi, tüketim öncesi hurdanın emisyonlarını fiyatlandırarak şirketlerin sırf hurda kullanımıyla emisyonlarını sıfır göstermesinin önüne geçmeyi hedefliyor. Kullanım sonrası ortaya çıkan hurdalar ise istisna olarak sıfır emisyon varsayılmaya devam ediliyor olacak.
Elektrik Emisyonlarında Metodolojik Dönüşüm
Metodolojik hassasiyet, sadece hammadde girdileri için değil, üretimde kullanılan enerji için de SKDM'nin etkinliğinin temelini oluşturuyor. Bu noktada, elektrik ithalatına yönelik başlangıçtaki katı kurallar da benzer bir değişim sürecine girdi. SKDM'nin ilk kuralları, varsayılan emisyon değerleri hesaplanırken menşe ülkedeki elektrik üretiminin yalnızca fosil yakıtlardan elde edilen kısmını dikkate alır durumdaydı. Bu metodoloji, yenilenebilir enerji kaynaklarını tamamen göz ardı ediyor ve temiz enerjiye dayalı bir şebekeye sahip ülkelerden gelen elektriğin karbon içeriğini yapay olarak şişiriyordu. Bu durum, üçüncü ülkelerdeki temiz enerji yatırımlarını teşvik etmek yerine cezalandırıcı bir etki yaratma potansiyeli taşıyordu.
AB, bu sorunu gidermek ve mekanizmayı küresel yeşil dönüşüm hedefleriyle daha uyumlu hale getirmek için metodolojisini değiştirdi. Yeni yaklaşımla, ithal edilen elektriğin emisyon faktörü hesaplanırken artık fosil olmayan kaynaklar da dahil olmak üzere ülkedeki tüm kaynaklardan üretilen elektriğin ortalaması dikkate alınacak. Bu önemli değişiklik, üçüncü ülkelerdeki elektrik üreticilerini şebekelerini karbonsuzlaştırmaya ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya güçlü bir şekilde teşvik ediyor. Ancak değişiklik bununla sınırlı kalmıyor. Komisyon'un önerisi, ithal elektrik için yenilenebilir kaynağa dayalı özel anlaşmaları (PPA'leri - Power Purchase Agreements) tanıyarak gerçek gömülü emisyon değerlerini kullanmayı kolaylaştıracak esneklikler de getiriyor. Bu sayede, şebekesini temiz enerjiyle besleyen ülkelerin bu çabası SKDM kapsamında görünür hale gelecek ve üçüncü ülkelerde yeşil enerji yatırımlarını teşvik edici bir etki yaratılacak. Böylece SKDM, küresel yeşil enerji dönüşümünü destekleyen daha adil bir politika aracına dönüşüyor.
Veri Kalitesinde Yaşanan Dönüşüm
Önceki bölümlerde bahsedilen politika ayarlamalarının güvenle yapılabilmesinin ardındaki temel itici güç ise, SKDM'nin geçiş döneminde elde ettiği en büyük başarılardan biri olan veri toplama ve kalitesindeki devrim yatıyor. Her yeni sistem gibi, SKDM geçiş döneminin başlangıcında da veri raporlama süreçlerinde zorluklar yaşandı. Farklı Üye Devletlerdeki beyan sahiplerinin ondalık ayırıcı olarak nokta veya virgülü farklı kullanması ya da beyan birimi olarak kilogram ile ton arasında yanlış seçim yapabilmesi gibi basit hatalar, veri kalitesinde önemli tutarsızlıklara yol açtı.
Ancak Komisyon'un geçiş dönemine ilişkin gözden geçirme raporu, bu başlangıç zorluklarına rağmen sistemin şaşırtıcı bir hızla olgunlaştığını somut verilerle ortaya koyuyor. SKDM'nin başladığı 2023 yılının son çeyreğinde ithalatçıların yalnızca %11'i gerçek emisyon verilerini raporlamışken, 2025'in sonuna gelindiğinde büyük ithalatçıların (1.000 tondan fazla sevkiyat yapanların) %95'i gömülü emisyonlarını gerçek verilerle beyan eder hale geldi. Küçük ölçekli ithalatçılar dahil edildiğinde de benzer dramatik bir artış söz konusu; başlangıçta %25 olan oran %93'e yükseldi. Bu etkileyici artış, sistemin ne kadar hızlı bir şekilde düzene girdiğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda AB'nin artık "hurda açığı" gibi sorunları tespit edip düzeltebilecek kadar yüksek kaliteli, gerçek dünya verilerine sahip olduğunu da kanıtlar durumda.
Bunun da ötesinde, 2025 yılında kabul edilen SKDM Basitleştirme Paketi ile yıllık 50 tonun altında ürün ithal eden küçük ithalatçılar raporlama yükümlülüğünden muaf tutularak idari yük azaltıldı; bu sayede raporlama kapsamı %99 emisyonu kaplayacak şekilde optimize edildi. Bu veri olgunluğu, mekanizmanın daha incelikli politika ayarlamaları yapabilmesini sağlayan temel bir unsurdur.
Vergiden Sanayinin Yeşil Dönüşümü İçin Fona
SKDM'nin adaptasyon yeteneği sadece teknik düzenlemelerle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda mekanizmanın yarattığı gelirin stratejik kullanımına da uzanmaktadır. Bu vizyon, Komisyon tarafından sunulan yeni bir düzenleme teklifiyle somutlaşıyor: "Geçici Karbonsuzlaştırma Fonu" (Temporary Decarbonisation Fund). Bu fon, SKDM'nin sadece bir vergi mekanizması olmadığını, aynı zamanda endüstriyel dönüşüm için yapıcı bir rol üstlendiğini gösteriyor.
Komisyon'un 17 Aralık 2025 paketinde yer alan bu fon önerisiyle, 2026-2027 döneminde elde edilen SKDM sertifika gelirlerinin %25'inin Geçici Karbonsuzlaştırma Fonu'na ayrılması planlanıyor. Karbon kaçağı riski altında olan enerji yoğun endüstrilere, iklim-nötr üretim süreçlerine geçişlerini hızlandırmak için hedefli mali destek sağlanması hedefleniyor. Ancak bu destek karşılıksız değil; fonlardan yararlanmak, şirketlerin somut dekarbonizasyon yatırımları yapma şartına bağlanacak. Kalan %75'lik kısım AB bütçesine ve kendi kaynaklarına aktarılacak olsa da, üye ülkelerin elinde kalan payın ulusal eş-finansman olarak kullanılması öngörülüyor. Bu yaklaşım, SKDM'nin bir yandan küresel ticarette adil bir rekabet ortamı yaratırken, diğer yandan AB içindeki sanayinin yeşil dönüşümünü finanse ederek adil bir geçişi sağlamayı hedeflediğini kanıtlamaktadır.
Küresel Yansımalar: SKDM'nin Domino Etkisi
Bu gelişmeler, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın kamuoyunda bilinen basit bir sınır vergisinden çok daha fazlası olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak mekanizmanın gerçek etkisi AB sınırlarını aşarak küresel ölçekte hissedilmeye başlamış durumda.
Küresel Politikalarda Kaldıraç Etkisi
AB'nin SKDM'yi ilk duyurduğu 2021'den bu yana Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük ekonomiler bir yandan eleştirilerini dile getirirken, diğer yandan da kendi karbon fiyatlandırma sistemlerini geliştirmeye hız verdiler. Örneğin Çin ulusal karbon piyasasını genişletmeye dair çalışmalarını sürdürürken, Hindistan karbon piyasası planlarını açıklamaya başladı. AB yetkilileri, bu ülkelerin politika değişikliklerini SKDM'nin başarısına bir işaret olarak görüyor; "Davranışlarını değiştirdiler, bu bile SKDM'nin bir başarısıdır" şeklindeki değerlendirmeler bunun kanıtı. SKDM, sadece AB sınırları içinde değil, küresel ölçekte iklim politikalarını şekillendiren bir kaldıraç işlevi görüyor ve bir nevi "iklim diplomasisi" aracına dönüşerek diğer ülkelerin iklim politikalarını etkileme gücünü kullanıyor.
Adil Geçiş ve İş Birliği
Elbette, süreç boyunca bazı ülkeler SKDM'yi "ekonomilerine haksız ceza" olarak nitelendirip endişe dile getirirken, AB bu eleştirileri yumuşatmak ve adil bir geçiş sağlamak için diplomatik çaba sarf ediyor durumda. Avrupa Komisyonu, düzenlemenin en yoksul ülkeler üzerindeki etkisinin ihmal edilebilir düzeyde kalacağını belirtirken, modellemelere göre SKDM nedeniyle 2035'e kadar en az gelişmiş ülkelerin toplam GSYİH'sinde %0.01'den daha az bir etki öngördüklerini belirtiyorlar. Bununla birlikte AB, uluslararası iklim finansmanı ve teknik destek mekanizmalarıyla gelişmekte olan ülkelerin yeşil dönüşümünü teşvik etmeyi amaçlıyor. Örneğin, AB fonları ve programları aracılığıyla üçüncü ülkelerdeki temiz teknoloji yatırımlarını desteklemek, karbon fiyatlandırma mekanizmaları kurmaları için teknik yardım sağlamak gibi adımlar atılıyor.
Türkiye’de SKDM'nin Somut Yansımaları
SKDM'nin en somut hissedileceği ülkelerden biri olan Türkiye, coğrafi yakınlık ve gümrük birliği ilişkisi nedeniyle AB'ye en fazla karbon yoğun mal ihracatı yapan ülkeler arasında. Çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik gibi sektörlerde Türkiye, uzun yıllardır AB pazarının kritik bir tedarikçisi konumunda. Örneğin 2024 yılında AB'nin ithal ettiği çimento ve klinkerin yaklaşık %40'ı Türkiye'den gelmişti. Bu durum, SKDM'nin devreye girmesiyle Türkiye açısından ciddi bir uyum baskısı anlamına geliyor.
Türkiye'nin İklim Kanunu ve Ulusal ETS ile Stratejik Adımları
Nitekim Türkiye, AB'nin bu yeni karbon duvarına uyum sağlamak üzere önemli adımlar atmaya başladı. 2 Temmuz 2025'te, tarihindeki ilk İklim Kanunu'nu çıkararak ulusal bir emisyon ticaret sistemi (ETS) kurulmasının yasal zeminini oluşturdu. Bu yasa, Türkiye'nin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda karbon fiyatlandırması yapmasına imkân tanırken; karbon piyasası yönetimi için kurumlar oluşturulmasını ve finansman mekanizmalarını da somut bir zemine oturtuyor. Planlanan ETS, sektör kapsamı ve işleyişi bakımından AB ETS'ine benzer şekilde tasarlanacağı ve 2026-2027 döneminde pilot uygulamaya geçilmesi öngörülüyor. Böylece Türk üreticileri, AB'ye ihracat yaparken kendi ödedikleri karbon fiyatını SKDM maliyetinden düşürebilme imkanına kavuşacaklar; zira SKDM kuralları gereği, menşe ülkede ödenen karbon vergisi varsa bunun ithalat sırasında mahsubuna izin verilmesi söz konusu.
Ayrıca, Türkiye'nin İklim Kanunu, gerektiğinde ithalata yönelik Türkiye'nin kendi sınırda karbon düzenlemesi getirebilmesi için Ticaret Bakanlığı'na yetki tanıyarak sadece savunmada kalmayıp, kendi sanayisini korumak için benzer araçları devreye sokma hazırlığını da yapıyor.
Kısa ve Uzun Vadede Rekabet ve Uyum Zorlukları
SKDM'nin kısa vadede Türkiye gibi ülkeler için zorluğu, karbon maliyetlerinin ihracat ürünlerinin rekabetçiliğini etkileyecek olması. Özellikle çimento ve demir-çelik gibi sektörlerde AB'ye satış yapmak, karbon içerikleri ölçüsünde ek maliyet getirecek. Piyasa analizlerine göre, SKDM maliyeti nedeniyle Türk çimentosu AB pazarında daha pahalı hale geldikçe, ihracatçıların ya fiyat düşürmeye gitmesi ya da alternatif pazar arayışına yönelmesi gerekmesi olası durumlar arasında. Benzer şekilde, Türk demir-çelik sektörünün de karbon yoğun üretimden uzaklaşıp temiz teknolojiye yatırım yapması gerekliliği söz konusu; aksi takdirde 2026 itibarıyla AB'ye gönderilen her ton çelik için SKDM sertifikası satın alma zorunluluğu uluslararası rekabette zorlayıcı olabilir. Bu dönüşümün maliyeti yüksek olsa da, orta-uzun vadede Türk sanayisinin düşük karbonlu üretime geçişini hızlandırıcı bir etki yapması da muhtemel.
Yaşayan Bir Politika
Bu gelişmeler ve küresel yansımalar, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın manşetlerde okunan basit bir sınır vergisinden çok daha karmaşık ve dinamik bir araç olduğunu açıkça ortaya koyuyor. SKDM; sürekli gelişen, ortaya çıkan zorluklara ve düzenlemeden kaçınma girişimlerine karşı kendini yenileyen, kapsamını genişleten ve küresel tedarik zincirlerini temelden yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyan dinamik bir iklim politikası aracıdır.
AB'nin 2025 sonundaki hamleleriyle mekanizma daha net bir yapıya kavuştu: 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek kesin kurallar belirlendi, 2028'de kapsam genişlemesi planlandı ve 2027 sonrasında dolaylı emisyonlar veya yeni sektörlerin dahil edilmesi gibi konular şimdiden gündemde yer alıyor. Deneyimlerinden öğrenerek ve gerçek dünya verilerine dayalı biçimde sistemi sürekli sıkılaştırarak güncelliyorlar; kaçış yollarını tek tek kapatıp sanayiyi “gerçek” dekarbonizasyona zorlayan bir çerçeve kurma sürecini ilerletiyorlar. İklim politikasında da en iyi sonuç veren yaklaşımın, uygulama içinde öğrenip sistemi sürekli iyileştirmek olduğu göz önüne alınırsa, sanayide de dekarbonizasyona vakit kaybetmeden başlanmasının ve geçişin iteratif ve kesintisiz bir şekilde sürdürülmesinin benzer başarıların önünü açmasının temeli olduğu söylenebilir.
Referanslar
Aşıcı, A. A., Yeldan, A. E., Voyvoda, E., Long, I., Inclan, C., Conway, D., Mikolajczyk, S. & Mert, E. (2023). Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının Türkiye ekonomisine olası etkisi: Ekonomik etkilerin nicel analizi ve iklim politikası yanıt seçeneklerinin incelenmesi. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD). https://www.researchgate.net/publication/373455515_Potential_Impact_of_the_Carbon_Border_Adjustment_Mechanism_on_the_Turkish_Economy_QUANTIFICATION_OF_THE_ECONOMIC_IMPACTS_AND_REVIEW_OF_CLIMATE_POLICY_RESPONSE_OPTIONS
Avrupa Komisyonu. (t.y.). Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması. https://taxation-customs.ec.europa.eu/carbon-border-adjustment-mechanism_en.
Budak, T. H. (2023, 12 Mayıs). Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması uygulamaya geçtiğinde şirketlerimizi ne bekliyor? Yeşil Büyüme. https://yesilbuyume.org/sinirda-karbon-duzenlemesi-mekanizmasi-uygulamaya-gectiginde-sirketlerimizi-ne-bekliyor/
Demir, Z. (2023, 19 Eylül). Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM). KPMG Türkiye. https://kpmg.com/tr/tr/home/insights/2023/09/sinirda-karbon-duzenleme-mekanizmasi.html
Deloitte. (2024, 14 Nisan). AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması. https://www.deloitte.com/nl/en/services/tax/perspectives/eu-carbon-border-adjustment-mechanism-cbam.html
Ernst & Young [EY]. (2023, 16 Ekim). AB | SKDM için uyum yükümlülükleri. https://www.ey.com/en_gl/technical/tax-alerts/eu---compliance-obligations-for-eu-cbam
Ernst & Young Türkiye. (2023, 22 Eylül). Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının getirdiği yükümlülükler. https://www.ey.com/tr_tr/insights/tax/sinirda-karbon-duzenleme-mekanizmasinin-getirdigi-yukumlulukler
Gleiss Lutz. (t.y.). CBAM: AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında yürürlüğe girecek yeni yükümlülükler ve cezalar. https://www.gleisslutz.com/en/news-events/know-how/cbam-new-obligations-and-penalties-under-eus-carbon-border-adjustment-mechanism-take-effect-1-october-2023 (Erişim tarihi: 26 Aralık 2025).
Glöckle, C. & Rösch, D. (2024, 19 Ağustos). Yeni CBAM raporlama yükümlülükleri: AB şirketleri için artan bürokrasi. Noerr. https://www.noerr.com/en/insights/new-cbam-reporting-obligations-increasing-bureaucracy-for-eu-companies
Haas, G. (2024, 21 Şubat). AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması artık yürürlükte. Dentons. https://www.dentons.com/en/insights/articles/2024/february/21/the-eu-carbon-border-adjustment-mechanism-cbam-applies-now
Kari, S. (2023, 2 Eylül). Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM): Türk Şirketleri için Yeni Dönem. Carbon Gate. https://www.carbongate.io/post/sinirda-karbon-duzenlemesi-yururluge-girdi-sirketler-icin-rehber
Stibbe. (2023, 20 Kasım). CBAM: Belirli karbon yoğun malların ithalatçıları için mevcut ve gelecekteki yükümlülükler. https://www.stibbe.com/publications-and-insights/cbam-current-and-future-obligations-for-importers-of-certain-carbon-intensive-goods
T.C. Ticaret Bakanlığı. (t.y.). AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması bilgi notu. https://ticaret.gov.tr/dis-iliskiler/yesil-mutabakat/ab-sinirda-karbon-duzenleme-mekanizmasi/ab-skdm-bilgi-notu.



