
Türkiye’nin COP31'e Ev Sahipliği ve Dönem Başkanlığı Yetkisi
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 31. Taraflar Konferansı’nın (COP31) 2026 yılında ev sahibi ülkesi oldu.
8 Ara 2025
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 31. Taraflar Konferansı’nın (COP31) 2026 yılında ev sahibi ülkesi oldu. Bu kritik kararla birlikte, Türkiye, iklim diplomasisinin en önemli sahnesinde yerini aldı. Ancak zirve liderliği, geleneksel uygulamaların dışında, Türkiye ve Avustralya arasında bir iş birliği modeliyle paylaşıldı.
Ev Sahipliği ve Müzakere Liderliği Uzlaşması
COP31'in organizasyonel ve lojistik sorumluluğu Türkiye'ye ait olacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalara göre, COP31’in Liderler Zirvesi İstanbul'da, ana konferans bölümü ise Antalya'da düzenlenecek.
Zirvenin yönetiminde ise benzersiz bir model uygulanacak:
Türkiye: COP31 Başkanı sıfatıyla, özellikle zirvenin İklim Eylem Gündemi (Action Agenda) ve genel sonuç bildirisi çalışmalarından sorumlu olacak.
Avustralya: Müzakereler Başkanı rolünü üstlenecek. Avustralya delegasyonu, zirve boyunca teknik müzakere süreçlerini yönetme, kolaylaştırıcı atama ve Anlaşma metinlerinin hazırlanması gibi kilit sorumlulukları yürütecek.
Bu ortak başkanlık yaklaşımı, Türkiye'nin coğrafi ve organizasyonel kapasitesini, Avustralya'nın ise müzakere tecrübesi ve Pasifik bölgesine olan diplomatik odağını birleştiren bir çözüm olarak öne çıkmaktadır.
Türkiye'nin İklim Diplomasisindeki Stratejik Konumu
COP31'e ev sahipliği yapmak, Türkiye için Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hedeflerini uluslararası platforma taşıma ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşma yolundaki kararlılığını gösterme fırsatı sunmaktadır.
Dönem başkanlığı yetkisiyle Türkiye, iklim kriziyle mücadelede küresel bir köprü görevi görmeyi hedeflemektedir. Türkiye, gelişmekte olan ülkelerin ve iklim değişikliğinden en çok etkilenen coğrafyaların sesini müzakere masasına taşıyarak, iklim finansmanı ve kayıp-zarar mekanizmaları gibi hayati konularda adil ve kapsayıcı sonuçlar elde edilmesi için çalışacaktır.
Bu zirve, Türkiye'nin hem uluslararası alandaki itibarını güçlendirecek hem de yeşil dönüşüm ve uyum projeleri konularında ulusal ivmeyi artıracak stratejik bir dönemeç olarak görülmektedir.



